Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
Anasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Çocuk Hastalıkları

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ZeRNaDo
xXxCLaSeSxXx
xXxCLaSeSxXx
ZeRNaDo


Erkek
Mesaj Sayısı : 254
Yaş : 100
Meslek : İ.K.M
Lakap : Fatih E. BİNBUĞA
Kayıt tarihi : 13/07/07

Character sheet
Geveze Oyunlar:
Çocuk Hastalıkları Left_bar_bleue0/0Çocuk Hastalıkları Empty_bar_bleue  (0/0)

Çocuk Hastalıkları Empty
MesajKonu: Çocuk Hastalıkları   Çocuk Hastalıkları EmptyPaz Ağus. 19, 2007 6:28 pm

ALTINCI HASTALIK (ROSEOLA İNFANTUM)



Anne babaların altıncı hastalık adıyla tanıdığı Roseola, herpes ailesinden bir virüsün yol açtığı döküntülü bir hastalıktır.



Ateş nedeniyle hastaneye götürülen bebeklerde sık görülen bir enfeksiyondur. En sık 6-18 aylar arasında, bazen diş çıkarma ile birlikte görülür

Önce, bebekte 40 dereceye varabilen bir ateş görülür.( Diş çıkarma tek başına asla bu kadar yüksek ateş yapmaz ) Ateşin bu kadar yüksek olması, anne babayı endişelendirir. Bu endişe oldukça haklıdır, çünkü ateşe hassas bebeklerde ateşli havaleler görülebilir. Ateş düşürücü alınca, bebeğin biraz daha keyifli olduğu görülür. Bu yüksek ateşli dönem, 3-4 gün sürebilir. Bu sırada bebekte yapılan muayenede, tanı koydurucu belirgin bir bulgu saptanmaz.

Ateşli dönemin ardından, aniden ateş kaybolur ve özellikle gövde, boyun ve kollarda soluk kırmızı döküntü ortaya çıkar. İşte artık ateşin nedeni ve hastalığının adı belli olmuştur. Bağışıklık sistemi normal olan çocuklarda, herhangi bir komplikasyona yol açmaz
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.geveze.tk
ZeRNaDo
xXxCLaSeSxXx
xXxCLaSeSxXx
ZeRNaDo


Erkek
Mesaj Sayısı : 254
Yaş : 100
Meslek : İ.K.M
Lakap : Fatih E. BİNBUĞA
Kayıt tarihi : 13/07/07

Character sheet
Geveze Oyunlar:
Çocuk Hastalıkları Left_bar_bleue0/0Çocuk Hastalıkları Empty_bar_bleue  (0/0)

Çocuk Hastalıkları Empty
MesajKonu: Geri: Çocuk Hastalıkları   Çocuk Hastalıkları EmptyPaz Ağus. 19, 2007 6:29 pm

AKROMEGALİ: KONTROLSÜZ BÜYÜME HASTALIĞI




TANIM
Akromegali, hipofiz bezinin aşırı büyüme hormonu salgılaması sonucunda oluşan bir hastalıktır. Ergenlik öncesinde ortaya çıkışı oldukça nadirdir ve bu durumda hastalığa jigantizm (devlik) ismi verilir. Çoğunlukla 30-60 yaş arasındaki erişkinlerde görülür. Hastalık erkeklerde ve kadınlarda eşit oranda görülür. Büyüme hormonu aşırı salgısı sonucu yüz görüntüsü değişir, kabalaşır, hastalar baş ağrısı, terleme, el-ayaklarda büyüme ve yorgunluktan şikayet ederler. Fazla salgılanan büyüme hormonu; kalp, solunum sistemi, hormonal sistem başta olmak üzere pek çok organı etkiler ve ölüm riskini 2-4 kat arttırır.


AKROMEGALİ SEBEPLERİ:
Hastaların % 90'ında sebep hipofiz bezindeki tümördür. Hipofiz bezi beyin tabanında bulunan, büyüme-gelişme, üreme ve metabolizma ile ilgili hayati hormonların salındığı ufak bir bezdir. Büyüme hormonu da hipofiz bezinden salınan ve isiminden de anlaşılacağı üzere büyümeyi sağlayan bir hormondur. Akromegaliye sebep olan tümörler çevredeki sağlam beyin dokusuna baskı yaparak baş ağrısı ve görme bozukluklarına neden olurlar.

AKROMEGALİ TEŞHİSİ:
Akromegali bulgularının çok yavaş ilerlemesi nedeniyle tanı hastalık başladıktan yıllar sonra konulmaktadır. Şüphenilen durumlarda; büyüme hormonunun vücutta etkisini gerçekleştiren, insülin benzeri büyüme faktörlerinin düzeyi, şeker yükleme sırasında büyüme hormonu, prolaktin ve diğer hipofiz bezi hormonlarının tayini yapılır. Hastanın eski fotoğraflarının yenileriyle karşılaştırılması da tanıyı destekler.Akromegaliye sebep olan tümör çok yavaş büyüdüğü için şikayetler uzun zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar. Sık karşılaşılan yakınmalar aşağıdaki gibidir:

- Ellerde ve ayaklarda büyüme, ayakkabı
numarasında artış,
- Yüzüklerin parmağa dar gelmesi
- Yüz hatlarında kabalaşma, çenenin uzaması
- Ciltte kalınlaşma ve / veya esmerleşme,Terlemede artma
- Seste kalınlaşma
- Dil, dudaklar, burunda büyüme
- Eklem ağrısı
- Genişlemiş kalp
- Diğer organların büyümesi
- Kollarda ve bacaklarda yorgunluk
- Horlama
- Yorgunluk ? halsizlik
- Baş ağrısı
- Görmede daralma
- Kadınlarda adet bozuklukları
- Kadınlara göğüsten süt gelmesi
- Erkeklerde iktidarsızlık

AKROMEGALİ TEDAVİSİ:
Tedavinin amacı artmış olan büyüme hormonu seviyelerini normale indirmek, büyüyen tümörün sebep olduğu baskıyı ortadan kaldırmak, normal hipofiz fonksiyonlarının devamının sağlanması ve hastanın şikayetlerinin giderilmesidir. Tedavi seçenekleri cerrahi ile tümörün çıkarılması, ilaç tedavisi ve radyoterapidir. Hastalık tedavisiz bırakıldığında, diabetes mellitus, yüksek tansiyona sebep olmakta, hastaların kardiovasküler hastalıklardan ve çeşitli kanserlerden ölümleri, kendi yaş grupları ile karşılaştırıldığında artmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.geveze.tk
ZeRNaDo
xXxCLaSeSxXx
xXxCLaSeSxXx
ZeRNaDo


Erkek
Mesaj Sayısı : 254
Yaş : 100
Meslek : İ.K.M
Lakap : Fatih E. BİNBUĞA
Kayıt tarihi : 13/07/07

Character sheet
Geveze Oyunlar:
Çocuk Hastalıkları Left_bar_bleue0/0Çocuk Hastalıkları Empty_bar_bleue  (0/0)

Çocuk Hastalıkları Empty
MesajKonu: Geri: Çocuk Hastalıkları   Çocuk Hastalıkları EmptyPaz Ağus. 19, 2007 6:29 pm

BOĞAZ AĞRISI







Okulların açılması, havaların soğumasıyla çocuklarda en sık görülen yakınmalardan biri boğaz ağrısıdır. Nedeni beta denilen bakterinin(beta hemolitik streptokok) yol açtığı bir anjin olabileceği için boğaz ağrısını ciddiye almak gerekir. Ancak, her boğaz ağrısı beta değildir ve antibiyotik tedavisi gerektirmez. Çocuklarda, anjine sıklıkla virüsler yol açar ve antibiyotik tedavisi gerekmez. Beta anjininde ise, uygun antibiyotik tedavisi olmazsa komplikasyon riski vardır. Bu yüzden, bu ikisinin ayırt edilmesi gerekecektir. Doktorunuz, bulguları değerlendirecek, kesin tanı için belki de boğazdan kültür aldırmak isteyecektir. Siz de kültür sonucunu beklerken bazı kriterleri değerlendirip tahminde bulunabilirsiniz.



Eğer, 3 günden uzun süren yüksek ateş varsa



çocuğunuz 3 yaşın üstünde ve özellikle anaokulu veya okula gidiyorsa



okulda beta saptanan arkadaşları varsa



boynundaki bezeler şişmişse



beraberinde aksırık, öksürük, burun akması gibi belirtiler yoksa kültürde bakteri saptanıp antibiyotik alması ihtimali yüksektir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.geveze.tk
ZeRNaDo
xXxCLaSeSxXx
xXxCLaSeSxXx
ZeRNaDo


Erkek
Mesaj Sayısı : 254
Yaş : 100
Meslek : İ.K.M
Lakap : Fatih E. BİNBUĞA
Kayıt tarihi : 13/07/07

Character sheet
Geveze Oyunlar:
Çocuk Hastalıkları Left_bar_bleue0/0Çocuk Hastalıkları Empty_bar_bleue  (0/0)

Çocuk Hastalıkları Empty
MesajKonu: Geri: Çocuk Hastalıkları   Çocuk Hastalıkları EmptyPaz Ağus. 19, 2007 6:29 pm

ÇOCUKLARDA BRONŞİAL ASTMA


Hazırlayan: Uzm.Dr. Cansın Saçkesen
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk Allerji ve Astma Ünitesi





Bronşial astma, çocukluk çağında görülen kronik hastalıklar arasında ilk sırayı alır. Astma semptomları, tanı koydurucu kriterleri ve doğal gidişi bilindiği takdirde erken tanı konabilir, astma akut atakları önlenebilir ve hastalığın şiddeti azaltılabilir. Ayrıca çocukların okul, spor, oyun gibi günlük aktivitelerini düzenli sürdürebilmeleri sağlanabilir. Tüm bu hedeflere ulaşabilmek için erken tanı ve ilaç tedavisi yanında hasta ve ailesine astmanın kontrol altında tutulabilmesine yönelik eğitim verilmelidir.

Epidemiyoloji
Çocuklarda ve adolesanlarda kronik hastalıklar arasında ilk sırayı bronşial astma alır. Çocukluk çağında astma prevalansı %1.4-11.4 arasında değişmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinde bronşial astmalı çocuklarda, astma olmayanlara göre okul devamsızlığı üç kat daha fazladır. Astma tedavi edilebilir bir hastalık olmasına karşın yetersiz veya uygunsuz tedavi verildiği takdirde astma semptomları şiddetlenmekte, tedavi masrafı artmakta, çocuklar basit günlük aktivitelerden dahi mahrum kalmaktadır. Artan okul devamsızlığı, gece gelen astma semptomları nedeniyle hem çocukların okul başarısızlığı, hem de ebeveynlerin işlerindeki verimi azalmaktadır. Oysa bronşiyal astmalı çocukların tedaviden beklentileri erişkinlere nazaran daha yüksek olmalıdır. Çünkü;

-semptomlar kontrol edilebilir,
-bonşiyal astma hastalığı kontrol edilebilir,
-aktivite sınırlamasına gerek yoktur .

Patogenez
Bronşiyal astma, solunum yollarının kronik, inflamatuar bir hastalığıdır. Bu inflamasyon:

-solunum yollarının aşırı cevaplılığından
-hava akımının sınırlı geçişinden
-solunum sıkıntısı semptomlarından ve
-bu semptomların devam etmesinden
-semptom olmasa dahi solunum yollarının patolojik değişikliklerinden sorumludur.

Bronşiyal astma fizyopatogenezi aşağıdaki patolojik değişiklikleri içerir:

–solunum yolu düz kas spazmı
–hava yolunda ödem
–mukus hipersekresyonu
–havayolunda epitel bütünlüğünün bozulması.
–mast hücre aktivasyonu

* –inflamatuar hücre infiltrasyonu:
* §eozinofil
* §solunum yolu makrofajları
* §nötrofil ( özellikle ani başlayan ve fatal ataklarda)
* §lenfositler (Th2 ağırlıklı)

–Matriks yıkılması, havayolu yapısal hücreleri (epitel,düz kas, fibroblast) için büyüme faktörlerinin sekresyonu ile doku rejenerasyonu ve yeniden yapımı (remodelling)

·§bazal membranda kollajen depolanması

·§goblet hücre hiperplazisi

·§düz kas hipertrofisi

·§vasküler proliferasyon

·§elastik fiberlerin kaybı



Bronşiyal astmanın etyopatogenezinde hazırlayıcı risk faktörleri ve tetikleyen etkenler havayolu inflamasyonunu başlatmakta veya ilerlemesine neden olmaktadır. Havayolu inflamasyonu kronikleştiği takdirde geriye dönüşümü imkansız patolojik değişiklikler oluşmakta ve tedaviye yanıt zorlaşmaktadır. Bu nedenle, inflamasyonu hazırlayan faktörler uzaklaştırılmalı, yok edilmesi mümkün predispozan faktörler için mutlaka erken dönemde önlemler alınmalıdır. Bu önlemler hakkında doğal gidiş bölümünde ayrıntılı bilgi verilecektir.

Doğal Gidiş
Astmalı çocukların %50-80’ninde beş yaşından önce astma semptomları ortaya çıkar. Semptomlar aşağıda sıralanmıştır.
-Öksürük
-Vizing
-Kısa ve hızlı nefes alıp-verme
-Solunum sıkıntısı

Ayrıca yorgunluk, beslenme problemleri, günlük aktivitelerden kaçınmak gibi ek semptomlar da mutlaka sorgulanmalıdır.
Erişkinlerle kıyaslandığında astmalı çocuklarda allerjiye , herhangi bir allerjene duyarlılık daha sık görülmektedir. Çocuklarda astma semptomlarının görülme sıklığını artıran faktörler şunlardır:

-Allerji
-Ailede (özellikle annede) astma ve/veya başka bir allerjik hastalık (allerjik rinokonjunktivit, atopik dermatit)
-Gebelikte sigara içimi
-Viral solunum yolu enfeksiyonları
-Doğumda ve yaşamın erken evrelerinde küçük havayolları
-Erkek cinsiyet
-Düşük doğum ağırlığı

Hangi çocuklarda astma semptomları devam eder?
Okul öncesi dönemde (ilk altı yaşda) viral enfeksiyonlar nedeniyle vizing geçiren çocukların bir kısmında ileri yaşlarda vizing devam etmekte, diğer kısmında ise kaybolmaktadır. Vizing ve astma semptomlarının devam etmesine neden olabilecek faktörler henüz tam aydınlatılamamış olmasına rağmen muhtemel risk faktörleri şunlardır:

-Allerji
-Ailede astma ve/veya başka bir allerjik hastalık varlığı
-Perinatal dönemde pasif sigara ve aeroallerjenlere maruz kalma
-9/12 ayda yüksek IgE düzeyi
-Atopik dermatit, enfeksiyon olmaksızın rinit varlığı
-Altı yaşında spirometre ile düşük solunum yolu fonksiyonları ölçümleri saptanması
-Bronşiyolit/ağır vizing nedeniyle hastaneye yatırılma
-Son 6 ay içinde en az 3 kez alt solunum yolları kaynaklı vizing geçirme
-Erkek cinsiyet
-Eozinofili (>%5)

Çocuklarda astma ataklarını tetikleyen faktörler

* Viral üst solunum yolu enfeksiyonları
* Çevresel iritan ve allerjenlere maruz kalma
* Sigara
* Ev tozu akarları
* Evcil hayvanlar
* Hamamböceği
* Ev içi mantarlar
* Egzersiz
* İyi tedavi edilmeyen diğer hastalıklar
* Rinit
* Sinüzit
* Gastroözofageal reflü
* Stress, gülme, ağlama gibi emosyonel değişimler

Astmalı çocukların yaklaşık %70-90’nında deri testleri ile gösterilebilen allerji vardır. Ancak allerjisi olan bazı çocuklar astma geliştirmediği gibi, astması olan her çocukta allerji saptanmayabilir.

Küçük çocuklarda vizingin en sık sebebi viral üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Ancak atopi eşliğinde vizing olduğu takdirde hasta astma yönünden daha yakından izlenmelidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.geveze.tk
ZeRNaDo
xXxCLaSeSxXx
xXxCLaSeSxXx
ZeRNaDo


Erkek
Mesaj Sayısı : 254
Yaş : 100
Meslek : İ.K.M
Lakap : Fatih E. BİNBUĞA
Kayıt tarihi : 13/07/07

Character sheet
Geveze Oyunlar:
Çocuk Hastalıkları Left_bar_bleue0/0Çocuk Hastalıkları Empty_bar_bleue  (0/0)

Çocuk Hastalıkları Empty
MesajKonu: Geri: Çocuk Hastalıkları   Çocuk Hastalıkları EmptyPaz Ağus. 19, 2007 6:30 pm

ANEMİ



Hazırlayan: Dr. Mualla Çetin
H.Ü.T.F. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD Hematoloji Ünitesi

Kansızlık hastada hemoglobin değerinin yaşa ve cinse göre olması gereken değerden düşük olması demektir. Tüm dünyada ve ülkemizde kansızlık nedenleri arasında en sık demir eksikliği anemisi görülmektedir.

1- DEMİR EKSİKLİĞİNE BAĞLI ANEMİ

Demir eksikliği anemisi en fazla süt çocukluğu döneminde, 2. Ve 3. Sıklıkta ise okul çağı ve ergenlik öncesi çağda rastlanmaktadır. Çocuklarda demir eksikliğine yol açan nedenler besinlerle yetersiz demir alımı, hızlı büyüme nedeni ile demir ihtiyacının artması ve kan kaybıdır.

Besinlerle Yetersiz Demir Alınımı
Çocukların anne sütü yerine demir desteği olmayan mamalarla beslenmesi (pirinç unu ile mama) ve inek sütüne 1 yaşından önce başlanması ve çocuğun günde yarım litreden daha fazla süt içmesi demir eksikliği anemisi gelişmesinde en önemli nedenlerdir. Anne sütü ve inek sütünde demir miktarının az olmasına rağmen anne sütündeki demir inek sütündeki demire göre daha iyi emilmektedir. Erken doğan ve doğum ağırlığı düşük olan bebeklere 2. Aydan itibaren, zamanında doğan bebeklere ise 4. Aydan itibaren demir eksikliği anemisinden korumak için düşük miktarlarda (1-2 mg/kg) demir ilacı başlanması önerilmektedir. Demir eksikliği anemisinin önlenmesi için anne sütünün en az 6 ay süre ile verilmesi, 1 yaşına kadar demirden zengin mamalar ve ek gıdalar ile beslenme önerilir.

Daha büyük çocuklarda özellikle hazır gıdalarla beslenme alışkanlığı, rejim yapmak amacı ile eksik gıda alımı, çocuğun vejeteryan olması, ya da sosyo-ekonomik durum bozukluğu nedeni ile hayvansal gıdaların alınamaması demir eksikliği anemisine yol açacaktır.

Ülkemizde özellikle kırsal bölgelerimizde bile beslenme alışkanlıklarının değiştiği, evlerde tarhana çorbası, bulgur pilavının yerini her 3 öğünde patates kızartmasının aldığı dikkatimizi çekmektedir. Patatesde demir miktarı çok yetersizdir. Bu da demir eksikliği anemisinin ülkemizde son yıllarda daha da artmasına neden olmaktadır.

Artmış demir ihtiyacı
Özellikle düşük doğum ağırlığı olan bebeklerde, zamanından erken doğan bebeklerde, adölesan devresinde ve gebelik ve emzirme dönemlerinde olmaktadır. Gebelikte hafif demir eksikliği olması anne karnındaki bebeği etkilememekte, ancak orta veya ağır demir eksikliği olan annelerin bebeklerinde demir eksikliği anemisi gelişebilmektedir.

Kan Kaybı
Erişkin hastalarda kan kaybına çocukluk yaş grubuna göre daha fazla rastlanmaktadır. Özellikle mide ülseri veya barsak kanserleri nedeni ile barsaklardan kanamalar olmaktadır. Bu duruma çocuklarda nadir olarak rastlanmaktadır.

Çocuklarda inek sütü verilmesi veya inek sütü ile yapılan mamalar nedeni ile sıklıkla demir eksikliği gelişmektedir. İnek sütünde demir içeriği az olmasının yanında barsaklardan kanamaya da yol açması demir eksikliğine neden olmaktadır. İlk 1 yıl içinde çocuklara inek sütü verilmemesi önerilmektedir. Özellikle çocuk günde yarım litreden fazla süt içiyorsa ve fazla miktarda süt içtiği için normal gıdaları almıyorsa o çocukta demir eksikliği anemisi görülmektedir.

Ayrıca uzun süreli aspirin ve diğer romatizma ilaçlarının kullanımı da barsaklardan kan kaybına neden olabilmektedir. Çocuklarda doğuştan olan mide barsak anomalileri de kan kaybına neden olmaktadır.

Barsak kurtlarından kıl kurdu ve solucanlar demir eksikliğine yol açmazlar, ancak kancalı kurtlar barsaklardan kanamaya neden olarak demir eksikliğine neden olmaktadır.

Doğuştan kanamaya eğilimi olan hastalarda (hemofili hastalığı gibi), sık sık kanamalar nedeni ile demir eksikliği görülmektedir. Kızlarda adet kanamalarının uzun sürmesi ve çok miktarda olması demir eksikliği anemisi gelişmesine yol açar.

Demir Eksikliğine Bağlı Kansızlıkta Görülen Belirtiler
Kansızlık hafif derecede ise çocukta hiçbir belirti olmayabilir, ancak yapılan laboratuvar incelemeleri sonucunda teşhis edilebilir. Eğer kansızlığı fazla ise renginde solukluk, çarpıntı, baş ağrısı, huzursuzluk, halsizlik, çabuk yorulma ve iştahsızlık gibi belirtiler görülebilir.

Toprak yeme, buz, kağıt gibi normalde yenmemesi gereken şeylerin yenilmesi demir eksikliği anemisinde sıklıkla görülmektedir ve PİKA olarak adlandırılmaktadır. Uzun süreli demir eksikliklerinde tırnakların kaşığa benzer şekilde içe çökmesi, ağız köşelerinde çatlamalar, dilin üzerinin düzleşmesi, ağrılı olması ve yutkunma zorluğu daha çok erişkin hastalarda dikkati çekmektedir. Demir eksikliği olan çocuklarda oturma, emekleme ve yürüme gibi motor gelişmede gecikme, davranış bozuklukları, öğrenmede güçlük ve bağışıklık sisteminde azalma sonucunda enfeksiyonlara yatkınlık gözlenmektedir. Yine özellikle süt çocukluğu döneminde demir eksikliği varsa ağlarken katılma nöbetleri görülebilir. Eğer kansızlık aile tarafından farkedilmeden uzun süre bu şekilde devam ederse kalp yetmezliği gelişebilir. Çocuk bu durumda zor nefes alma, ileri derecede halsizlik gibi belirtilerle doktora gelebilir.

Demir Eksikliğine Bağlık Kansızlığa Tanı Koyma ve Karıştığı Hastalıklar
Demir eksikliği teşhisi hekim tarafından hastanın hikayesi, muayenesi ve belirli laboratuvar testlerinin yapılması sonucunda konulur.
Demir eksikliği en sık akdeniz anemisi taşıycılığı ile karışabilir. Akdeniz anemisi hastalığı ise hem anneden hem babadan bozuk genin geçmesi sonucu iki tane bozuk gen taşıyan çocuklarda oluşan bir hastalıktır, 3-4 haftada bir devamlı kan verilmesi ile tedavi edilmektedir. Eğer çocuk anneden veya babadan bir tane bozuk gen almışsa o zaman Akdeniz anemisi taşıyıcılığı söz konusudur. Taşıyıcılar hiçbir belirti göstermezler, ancak yapılan kan incelemeleri sonucunda hemoglobin düzeyinin olması gerekenden 1-2 gram altında olması ve diğer bazı testlere bakılması ile tanı konulur. Eğer bu tanı gözden kaçacak olursa, çocuk veya erişkine yanlışlıkla demir eksikliği tanısı konulup devamlı demir ilacı kullanması önerilecektir. Gereğinden fazla kullanılan demirin yan etkileri olacaktır.

Bunun dışında uzun süreli enfeksiyonlar ve hastalıkların seyir sırasında görülen anemiler (böbrek hastalıkları, romatizmal hastalıklar, inflamatuvar barsak hastalıkları, kanser gibi) demir eksikliği anemisi ile karışmaktadır.

Tedavi
Demir eksikliği anemisinin tedavisinde ağız yolu ile verilen demir ilacı kullanılmaktadır. Bebeklerde damla veya şurubu, daha büyük çocuklarda tablet veya drajeleri kullanılır. İlacın aç karnına ve öğünler arasında alınması önerilir. Birlikte C vitamini içeren limonata veya portakal suyu ile birlikte verilmesi verilen demirin barsaklardan emilimini artıracaktır. Süt ile birlikte verildiği durumlarda ise demir emilimi azalır. Bir yaşından küçük bebeklerde günde 1 kez kahvaltıdan 30 dakika önce verilmesi ile yan etkiler çok azaltılabilir. Daha büyüklerde 2-3 dozda verilmesi önerilmektedir. Genellikle rahatlıkla tolere edilebilir. Bazı vakalarda yan etkiler görülebilir.

Demir ilacının alımından yaklaşık 1 saat sonra bulantı kusma, mide ağrısı, karın ağrısı olabilir. Bu durum ilacın yemekten hemen sonra alınması ile geçer veya azalır. Eğer semptomlar devam ederse doz miktarı azaltılır veya tablet, draje veya sıvı formüllerden bir diğerine geçilir. Bazı hastalarda ishal veya kabızlık yapmaktadır.

Demir ilacı alındığı sürece özellikle damla veya şurup kullanıldığında dişler geçici olarak siyaha boyanabilir. İlacı verirken dilin arkasına doğru verilmesi dişlerin boyanmasını azaltacaktır. Yine ilacın alındığı dönemde çocukların kakasının koyu renk çıkacağı bilinmelidir.

Eğer hastada doz azaltıldığı halde kusmaları veya karın ağrıları oluyorsa, hastanın altta yatan bir barsak hastalığı varsa, verilen ilaç emilemiyorsa, hastanın kronik olan kanaması ağızdan verilen demir ilacıyla karşılanamıyorsa o zaman demir ilacının enjeksiyon şekli kalçadan yapılabilir. Bu mutlaka hekim tarafından önerilmelidir. Kalçadan yapılan demir ilacına karşı ani allerjik reaksiyonlar gelişebilir, iğnenin yapıldığı yerde ağrı, renk değişikliği olabilir. İlacın kalçada derin bir şekilde ve özel bir teknikle (Z palsit) yapılması önerilir. Ayrıca son yıllarda damardan kullanılan demir preparatları da seçilen vakalarda kullanılmaktadır.

Hastanın hemoglobin seviyesi yaşına göre normal düzeye gelince demir ilacı depolarının dolması amacı ile yaklaşık 4-8 hafta daha yarı dozda devam edilir. Eğer çocuğun beslenmesi düzeltilir, demirden zengin gıdalarla beslenmesi sağlanırsa demir eksikliğinin tekrar etmesi önlenecektir.

Çocuklarda demir eksikliği anemisi dışında daha nadir olmak üzere folik asit eksikliği ve vitamin B12 eksikliğine bağlı anemiler de gelişebilmektedir.

2- VİTAMİN B12 EKSİKLİĞİNE BAĞLI ANEMİ

Vitamin B12 en fazla hayvansal gıdalarda bulunur ve başlıca vitamin B12 eksikliği nedenleri alımındaki eksiklik, emiliminde bozukluk ve doğuştan metabolik hastalıklardır. Yetersiz vitamin B12 alımı en sık vejeteryanlarda görülmektedir. Vejeteryan olmayanlarda da yanlış beslenme veya sosyo-ekonomik nedenlerle eksik beslenme sonucunda da bu eksiklik ortaya çıkmaktadır. Çeşitli nedenlerle annesinde vitamin B12 eksikliği gelişen bebeklerde anne sütünde bu vitaminin eksikliği olacaktır. Bu annelerin bebekleri ek gıdalar almıyor ve sadece anne sütü alıyorlarsa vitamin B12 eksikliğine bağlı kansızlık yanında çeşitli nörolojik bozukluklar da geliştirmektedir. Başını ilk zamanlar tutmaya başlayan çocuk sonraları tutamaz veya otururken oturamaz hale gelir. El ve kollarında titremeler de gelişebilir. Erken tanı konulup tedavi edilmesi ile tamamen normale dönerler.

Ergenlik döneminde de rejim nedeni ile sıkı diyet uygulandığında bu vitaminin eksikliği görülebilir. Bu vitamin eksikliği çocuğun dengesinde bozukluk, el ve ayaklarda uyuşma, yürümede ve elleri kullanmada zorluk, karıncalaşma ve hafızasında bozukluklara neden olabilir.

Belirtiler
Hastalar solukluk, halsizlik, sinirlilik, kuru ve ağrılı bir dil, yürümede bozukluk ve ishal ile doktora başvurmaktadır.

Tedavi
Tedavide vitamin B12 enjeksiyon veya ağız yolu ile verilir.

3-FOLİK ASİT EKSİKLİĞİNE BAĞLI ANEMİ

Folik asit yiyeceklerde yaygın olarak bulunmasına rağmen pişirme işlemi sırasında çabucak parçalanmaktadır. Yüksek oranda folik asit içeren yiyecekler karaciğer, böbrek, portakal suyu ve ıspanaktır. Ayrıca keçi sütündeki folik asit miktarı çok düşüktür. Yine vitamin B12 eksikliğinde olduğu gibi yetersiz alınır veya emilimi bozuk ya da ihtiyaç artmışsa folik asit eksikliğine bağlı anemi ortaya çıkabilmektedir.

4-AKDENİZ ANEMİSİ (TALASSEMİ)

Talasemi Major (Akdeniz Anemisi Hastalığı) erken çocukluk çağında başlar ve çok ciddi bir kalıtsal kan hastalığıdır. Talasemi majorlü çocuklarda gelişen kansızlık sonucu sık sık kan verilmesine ihtiyaç gösterirler.

Talasemi Taşıyıcılığı (Akdeniz Anemisi Taşıyıcılığı) olan kişide hemoglobini olması gerekenden 1-2 gram düşük olsada genellikle sağlıklıdır. Türkiye de her 100 kişiden 2 kişi Akdeniz anemisi taşıyıcısıdır. Bu oran Antalya, Muğla, Konya, İskenderun gibi illerimizde %8-10 lara kadar çıkmaktadır. Talasemi taşıyıcısı olan kişiler bazen demir eksikliğine bağlı anemisi olduğu zannedilerek gereksiz yere demir ilacı kullanırlar. Kan testleri ile kişinin taşıyıcı olup olmadığı kolayca anlaşılmaktadır. Eğer anne veya babadan biri taşıyıcı olursa çocuklardan hiçbiri Akdeniz anemisi hastalığı olmayacaktır. Ancak her çocuk da talasemi taşıyıcılığı olma olasılığı %50 dir. Eğer talasemi taşıyıcısı olan 2 kişi evlenecek olursa her çocukta Akdeniz anemisi hastalığı ortaya çıkma olasılığı %25 dir.

Talasemi majörlü çocuklar (Akdeniz anemisi hastalığı olan) doğumda normaldir, ancak 3 ile 18 ay arasında (genellikle 5-6 ay) kansızlıkları başlamaktadır. Gittikçe renkleri solar, rahat uyumazlar, yemek yemek istemezler ve kusarlar, gelişimleri bozulur. Karaciğerde ve dalakta büyüme nedeni ile karın şişliği ile doktora gelirler. Başlıca tedavi hastaya 2-4 hafta aralıklarda düzenli kan vermektir. Bir yandan vücutta yıkılan kan hücreleri bir yandan dışarıdan sık kan vermektir. Bir yandan vücutta yıkılan kan hücreleri bir yandan dışarıdan sık kan vermekle vücutta demir birikimi olacak ve başta kalp ve karaciğer olmak üzere bir çok organa zarar verecektir. Günümüzde bu fazla demiri ortadan kaldırmak için küçük pompalarla desferal isimli ilaç deri altına gidecek şekilde iğnelerle takılır. 8-10 saat sürede ilacın gitmesi sağlanır ve haftanın en az 5 günü üst üste uygulanır. Kullanım zorluğu nedeni ile uyum zorluğu olmakta ve hastalar düzenli kullanmamaktadır. Ayrıca ömür boyu kan transfüzyonları ve demir bağlayıcı ajanların kullanılmasının maliyeti çok yüksektir.

Talasemi Major Hastalığı Nasıl Önlenmektedir?
Hastalığın eradikasyonu için hastalığın insidansınnı yüksek olduğu bölgelerde, evlenecek olan çiftlerin talasemi taşıyıcılığı açısından taranmaları ve taşıyıcı saptananların eğitimi, genetik danışma ve prenatal tanı (doğum öncesi tanı) hakkında bilgi verilmesi önemlidir. Konferanslar seminer ve kongreler ile insidansın yoğun olduğu bölgelerdeki halk ve tıp mensupları bilgilendirilmelidir. Akdeniz anemisi hastalıklı çocuk doğumları, taşıyıcıların bulunması ve taşıyıcı olduğu bilinen gebeliklerde hamileliğin ilk döneminde doğum öncesi tanı bölümlerine başvurması sağlanmakla önlenebilir.

Son yıllarda anneden alınan koryonik villus örnekleri DNA analiz yöntemleri ile akdeniz hastalığı açısından incelenir. Bu yöntem gebeliğin 9. ve 10. Haftalarında yapılmaktadır.
_________________
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.geveze.tk
ZeRNaDo
xXxCLaSeSxXx
xXxCLaSeSxXx
ZeRNaDo


Erkek
Mesaj Sayısı : 254
Yaş : 100
Meslek : İ.K.M
Lakap : Fatih E. BİNBUĞA
Kayıt tarihi : 13/07/07

Character sheet
Geveze Oyunlar:
Çocuk Hastalıkları Left_bar_bleue0/0Çocuk Hastalıkları Empty_bar_bleue  (0/0)

Çocuk Hastalıkları Empty
MesajKonu: Geri: Çocuk Hastalıkları   Çocuk Hastalıkları EmptyPaz Ağus. 19, 2007 6:30 pm

Ani Bebek Ölümü Sendromu


Hazırlayan: Dr. Mustafa Çetiner

Tıpta yaşanan en trajik klinik durumlardan biri "ani bebek ölümü sendromu"dur: Bu sendrom, bir yaşının altındaki bebeklerde görülen, klinik ve laboratuvar olarak nedeni bulunamayan ve otopside tam koyduracak anormal bir durumun saptanmadığı bebek ölümlerini tanımlamaktadır: Ani bebek ölümü sendromunun en sık 2-4 aylık yeni doğan bebeklerde görüldüğü ve yaş ilerledikçe sıklığının azaldığı bilinmektedir:

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıklar Anabilim Dalı, Yeni Doğan Bölümü öğretim üyesi Doç Dr ipek Akman, "ani bebek ölümü sendromu" gelişimi için risk faktörü kabul edilen nedenleri şöyle özetlemektedir:


1- Bebeğin yüzüstü yatıyor olması
2- Bebeğin yumuşak yüzeyde yatıyor olması
3- Bebeğin ebeveynleri ile aynı yatakta yatıyor olması
4- Annenin hamilelikte sigara içmesi
5- Prematürelik ve/veya düşük doğum ağırlığı
6- Bebeği çok giydirme veya odayı çok ısıtma sonucu aşın ısınma
7- Erkek cinsiyet

Normal koşullarda, uyku sırasında bebeğin yüzü yumuşak bir yüzeyle örtüldüğünde bebeğin oksijensiz kalması sonucu uyanması ve başım çevirerek düzenli nefes almayı sürdürmesi beklenir: Ancak bazı bebeklerde bu durum gerçekleşmez ve sonuçta bebek ölümü görülebilir: Doç Dr ipek Akman, "ani bebek ölümü sendromu" riskine karşılanabilecek önlemleri şöyle sıralamaktadır:


1- Bebek uyurken sırt üstü yatırılmalıdır.
ABD' de, 1992 yılında, "ani bebek ölümü sendromu"nu önlemek için sırtüstü yatış pozisyonuna geçilmesi ile sendromun sıklığı % 40 azalmıştır: Aileler bebekleri uyurken yan veya tercihen sırtüstü yatırmalıdır: Ailelerde sırtüstü yatış pozisyonu nedeniyle bebeğin kusması halinde kusmuğunun akciğerlere kaçacağı korkusu olabilir; ancak yapılan araştırmalarda yatış pozisyonunun değişmesinden sonra bu problemde bir artış gözlenmemiştir: Bebek uyanıkken ve ebeveynleri yanındayken yüz üstü yatırılabilir: Bu şekilde bebeğin omuzlan kuvvetlenir ve baş arkasında sürekli yatmaya bağlı düzleşme olması önlenebilir:

2- Bebek sert yatakta yatırılmalıdır
Bebekleri yumuşak yatak, su yatağı, yastık, yorgan veya kuzu postu gibi yüzeylere yatırmak çok yanlıştır: Bebek battaniye ile örtülecekse, gece battaniyenin bebeğin yüzünü kapamasını önlemek için, battaniye göğüs seviyesine kadar gelmesi ve uçlan çarşafla birlikte yatağın altına doğru kıvrılması gereklidir: Bebeklerin ebeveynleri ile birlikte aynı yatakta yatmaları risklidir:

3- Annenin sigara içmemesi gereklidir
Ani bebek ölümü sendromu ile ilgili yapılan tüm araştırmalar; hamilelikte ve doğum sonrasında sigara kullanımının riski arttırdığını açıkça ortaya koymaktadır:

4- Aşın ısınmanın önlenmesi gereklidir
Ani bebek ölümü sendromu kış aylarında daha sık görülür: Özellikle yüzüstü yatan, çok giydirilen ve battaniye ile örtülen bebeklerde riskin artabileceği unutulmamalıdır:

5- Prematüre ve/veya düşük doğum ağırlığı olan bebeklerde Apne monitörleri kullanılabilir
Prematürelerde ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerde sendrom riski daha yüksektir: Bebek ne kadar erken doğduysa ve ne kadar küçükse risk o denli fazladır: Bazı prematürelerde solunum duraklaması (apne) ve kalp hızında yavaşlama (bradikardi) olabilir: Bu bebekler eve taburcu edilirken apne monitörü verilmesi uygundur; ancak bu durumda dahi ani bebek ölümü sendromu sıklığının azalmadığını iddia eden çalışmalar vardır:

Ani bebek ölümü sendromu, nedenleri halen tam anlaşılamamış bir klinik durumdur: Ancak alınabilecek bazı basit önlemler ile riskin azaltılabileceği açıktır: Önemli bir sağlık sorunu sayılması gereken bu durumun sıklığının azaltılmasında annelerin ve babaların eğitimi öncelikli görünmektedir:


Bu yazı Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisinde de yayınlanmıştır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.geveze.tk
ZeRNaDo
xXxCLaSeSxXx
xXxCLaSeSxXx
ZeRNaDo


Erkek
Mesaj Sayısı : 254
Yaş : 100
Meslek : İ.K.M
Lakap : Fatih E. BİNBUĞA
Kayıt tarihi : 13/07/07

Character sheet
Geveze Oyunlar:
Çocuk Hastalıkları Left_bar_bleue0/0Çocuk Hastalıkları Empty_bar_bleue  (0/0)

Çocuk Hastalıkları Empty
MesajKonu: Geri: Çocuk Hastalıkları   Çocuk Hastalıkları EmptyPaz Ağus. 19, 2007 6:30 pm

ALLERJİ





Allerji nedir?
Allerji, çoğu bireyin temas ettiğinde sorun yaşamadığı bir maddeye karşı vücudun anormal duyarlılık göstermesi olarak tanımlanabilir. Allerji çoğu zaman aile bireyleri arasında multifaktoriyel genetik bir geçiş göstermektedir. Anne ya da babadan birinin allerjik vücut yapısına sahip olması durumunda çocukta allerji gelişme riski % 25 iken, hem annenin hem babanın allerjik olması durumunda bu oran % 50'ye çıkmaktadır. Hem anne, hem babada aynı allerjik hastalığın bulunması durumunda ise çocukta aynı hastalık görülme riski % 70 olarak bildirilmektedir.

Allerji nelere karşı gelişir?
Çevremizde var olan her tür maddeye karşı allerjik reaksiyon gelişebilir. Allerjenler gıdalarla alınanlar, hava yolu ile alınanlar, vücuda dışarıdan enjekte edilenler ve deri yolu ile alınanlar şeklinde sınıflandırılabilir. İlk 3 yaşta ağızdan alınan maddelere karşı (en sık inek sütü, soya ve yumurta) allerji gelişimi ön planda iken, 3 yaştan sonra hava ile alınan allerjenlerle reaksiyonlar ön plana geçer. Hava ile alınan allerjenler içinde, ev tozu akarları, küf mantarları, hayvan epitel ve tüyleri, yabani ot, çimen ve ağaç polenleri sayılabilir.

Allerjik hastalıklar nelerdir?
Allerjik reaksiyonlar çocuklarda çeşitli hastalık tipleri ile karşımıza çıkmaktadır. Allerjik astım, allerjik nezle, allerjik egzama, ürtiker (kurdeşen), anjiyo ödem ve anafilaksi genel hastalık tiplerini oluşturur.
karanfil isimli Üye şimdilik offline konumundadır karanfil isimli üyenin yazdığı bu Mesajı değerlendirin. Mesajı Moderatöre bildir Teşekkür Sayısı Alıntı ile Cevapla Hızlı Cevap
karanfil
Açık Profil bilgileri
karanfil - Özel Mesaj gönder
karanfil´nin Web Sitesini ziyaret edin
karanfil - Daha fazla Mesajını bul
karanfil - Arkadaş Listene ekle
Alt 03-22-2006, 06:03 PM #10
karanfil
Administrator

karanfil - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Üyelik tarihi: Nov 2005
Mesajlar: 3.489
Teşekkür Sayısı: 210
153 Mesajına 229 Kere Teşekkür Edildi
Rep Puanı: 1024
Rep Derecesi: karanfil isimli üye Tecrübe puanını kapatmıştır.

Standart
ALLERJİK ASTIM


Astım nedir?
Astım, hava yollarının çeşitli uyaranlara artmış yanıtının söz konusu olduğu, tekrarlayıcı, kendiliğinden veya tedavi ile tamamen veya kısmen geri dönüşümlü öksürük, hırıltı, nefes darlığı gibi belirtilerinin yer aldığı bir hastalıktır.

Neden olur?
Çocukluk çağında % 90 oranında allerjik kökenli olduğu bilinmektedir. Yıl boyu maruz kalınan ev içi allerjenlerin bronşlarda yarattığı allerjik iltihabi durum, soğuk hava, egzersiz, viral solunum yolu enfeksiyonları, kimyasal buharlar, hava kirliliği ve sigara dumanı gibi nonspesifik uyaranlarla temas sonucu astım belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur. Bunun yanında spesifik olarak allerjinin söz konusu olduğu ev dışı allerjenlerle temas sonucu genellikle mevsimsel olarak aynı tablo gözlenmektedir.

Nasıl seyreder?
Astım tanısı alan çocukların çoğunun hayatın ilk 2 yılında belirti verdiği saptanır. İlk yıllarda öksürük ve hırıltının ana uyaranı viral solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Bu yaşlarda akciğerlerin gelişiminin henüz tamamlanmamış olması, küçük hava yolu çaplarının dar, kıkırdak dokunun az olması, tekrarlayıcı bronş daralmasına katkıda bulunur. Dört beş yaşlarında akciğerlerin gelişiminin tamamlanması ile erken yaşlarda astım belirtileri gösteren birçok çocukta klinik olarak düzelme gözlenmektedir. Düzelmeyen bir grup hasta ve daha geç astım tanısı almış çocukların bir kısmı da ergenlik çağında klinik bir iyilik dönemine girerler. Genel olarak çocukluk çağında astım tanısı almış hastaların yaklaşık %50-60'ı ergenlik döneminde iyileşirler. İyileşen olguların bir bölümü orta yaş döneminde tekrar hastalık belirtileri göstermeye başlayabilmektedirler.

Nasıl teşhis edilir?
Astım tanısı koymada en değerli tanı aracı öyküdür. Öksürük, hırıltı ve / veya nefes darlığı belirtilerinin gece kötüleşmesi şiddetle astımı düşündürür. Yattıktan sonra veya sabaha karşı yaklaşık 30 dakika süreyle devam eden ve bronş genişletici ilaçlara olumlu yanıt veren öksürük aksi ispat edilene kadar astım kabul edilmelidir.

Akciğer fonksiyonları nasıl değerlendirilir?
Astımda akciğer fonksiyonlarının ölçülmesi gerek tanı gerekse tedaviye yanıtın değerlendirilmesi açısından büyük önem taşır. Spirometre ile ölçülen solunum fonksiyonlarında zorlu nefes verme sırasında yapılan ölçümlerin sağlıklı bireylerle yapılan karşılaştırılması ve tedavi ile bu değerlerin göstermekte olduğu düzelme değerlendirilmektedir.

Allerji nasıl belirlenir?
Astıma neden olması olası allerjinin hangi maddeye karşı geliştiğinin saptanmasında allerji deri testleri kullanılır. Ön kol ön yüzüne veya sırta delme metodu ile uygulanan deri testinde ciltteki kızarma ve kabarmanın şiddetine göre değerlendirme yapılıp, hastanın neye allerjisi olduğu saptanmaktadır.
Allerji deri testi uygulamasının mümkün olmadığı, 3 yaş altı çocuklar, yaygın allerjik egzaması olan hastalar, antihistaminik içeren ilaç kullanmakta olanlar, ciltte dermografismus adı verilen cilde bastırma sonucu kabarma reaksiyonu verenlerde, kanda spesifik immünoglobulin E düzeyi saptanması yöntemiyle allerjen tespiti yapılabilir.

Astım nasıl tedavi edilir?
Tüm allerjik hastalıklarda olduğu gibi astımda da birinci basamak tedavi alleji geliştirilmiş olan maddeden uzak durmaktır. Uygun öneriler doğrultusunda alınacak çevre önlemleri ile hastalık belirtilerinin ve bronşlardaki aşırı duyarlılığın belirgin derecede azalması mümkündür.
Çevre önlemlerinin yeterli olmadığı, ilaç tedavisinin uygun görüldüğü hastalarda havayolu ile akciğerlere çekilip bronşları tedavi eden sprey ilaçlar kullanılmaktadır. Bunlar sadece bronşları gevşetici özelliğe sahip rahatlatıcılar ve allerjik iltihabın yarattığı aşırı bronş duyarlılığını azaltmak yoluyla tedavi edici özelliğe sahip olanlar olarak ikiye ayrılabilir. Son yıllarda bu amaca yönelik kana karışma oranı en aza indirilmiş, kortizonlu ilaçlara özgü yan etkileri ağızdan alınanlara kıyasla çok çok az olan yeni jenerasyon kortizon bazlı sprey ilaçlar geliştirilmiştir. Allerjinin bronşlarda yapabileceği kalıcı hasarı önlemede tek seçenek olarak sunulan bu ilaçlarla astım belirtileri en aza indirilmektedir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.geveze.tk
ZeRNaDo
xXxCLaSeSxXx
xXxCLaSeSxXx
ZeRNaDo


Erkek
Mesaj Sayısı : 254
Yaş : 100
Meslek : İ.K.M
Lakap : Fatih E. BİNBUĞA
Kayıt tarihi : 13/07/07

Character sheet
Geveze Oyunlar:
Çocuk Hastalıkları Left_bar_bleue0/0Çocuk Hastalıkları Empty_bar_bleue  (0/0)

Çocuk Hastalıkları Empty
MesajKonu: Geri: Çocuk Hastalıkları   Çocuk Hastalıkları EmptyPaz Ağus. 19, 2007 6:30 pm

ALLERJİK EGZAMA


"Allerjik Egzama" nedir?
Allerjik egzema özellikle hayatın ilk yıllarında en yoğun olarak görülen cilt kuruluğu, döküntü ve kaşıntı ile seyreden bir cilt hastalığıdır. Tipik olarak yanaklar, boyun altı, dirsek içleri ve diz arkası gibi bölgeler en çok etkilenen alanlardır. Altı yaşına doğru şiddeti git gide azalır.

"Allerjik Egzama"ya ne sebep olur?
Allerjik egzemada en önde gelen sebep gıdalara karşı gelişen allerjidir. Gıdalar içinde de en sıklıkla inek sütü ve yumurta bu durumdan sorumlu bulunmaktadır. Ancak hava yolu ile alınan ev tozu gibi allerjenlerin de sorumlu olabildiği gösterilmiştir.

"Allerjik Egzama"da şikayetleri artıran etkenler nelerdir?
Allerji geliştirilmiş olan madde ile gerek sindirim sistemi yolu ile gerekse hava yolu ile gerçekleşen temas döküntü ve kaşıntıyı artırmaktadır. Bunun dışında terleme, şiddetli sürtünme gibi fiziksel uyaranlar da şikayetlerin artmasına sebep olabilmektedir.

"Allerjik Egzama" nasıl tedavi edilir?
Özellikle allerji geliştirilmiş olan madde ile temasın azaltılması şikayetlerde azalmaya neden olacaktır. Ayrıca sık banyo yaptırma ve nemlendiriciler uygulama yolu ile cildi nemli tutma bu yönde etkili olmaktadır. Koruyucu önlemlerin yetersiz kaldığı durumlarda ağızdan allerji ilaçları ve kortizonlu kremlerle kısa süreli ve kontrollü bir tedavi gerekebilmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.geveze.tk
ZeRNaDo
xXxCLaSeSxXx
xXxCLaSeSxXx
ZeRNaDo


Erkek
Mesaj Sayısı : 254
Yaş : 100
Meslek : İ.K.M
Lakap : Fatih E. BİNBUĞA
Kayıt tarihi : 13/07/07

Character sheet
Geveze Oyunlar:
Çocuk Hastalıkları Left_bar_bleue0/0Çocuk Hastalıkları Empty_bar_bleue  (0/0)

Çocuk Hastalıkları Empty
MesajKonu: Geri: Çocuk Hastalıkları   Çocuk Hastalıkları EmptyPaz Ağus. 19, 2007 6:31 pm

ALLERJİK NEZLE





"Allerjik Nezle" nedir?

Allerjik nezle (allerjik rinit) çevresel bazı faktörlere allerji gelişimi sonucu, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, burunda kaşıntı, hapşırma ve göz yaşarması gibi belirtilerin haftanın çoğu gününde görülüyor olması halidir.



"Allerjik Nezle"nin kaç tipi vardır?

Allerjik rinitin iki tipi vardır. Biri mevsimsel allerjik nezle, diğeri ise yıl boyu süren (perennial) allerjik nezledir. Mevsimsel olan tipi sadece bireyin duyarlı olduğu madde ile karşılaştığı belli bir dönem boyunca burun akıntısı, burun kaşıntısı, hapşırık belirtileri ağırlıklı olarak görülür. Halk arasında saman nezlesi olarak da tanımlanır. Yıl boyu süren tipte ise birey sorumlu allerjen ile devamlı temas halindedir. Burun tıkanıklığı ana belirtidir. Bununla beraber hapşırma, burun akıntısı ve burun kaşıntısı gibi belirtiler de ısı değişikliklerine bağlı olarak veya kimyasal bazı maddeler ile temas sonrası gibi fiziksel uyaranlarla ortaya çıkabilir.



"Allerjik Nezle"ye bağlı olarak görülebilecek hastalıklar nelerdir?

Çocuklarda yıl boyu süren allerjik nezleye bağlı olarak gelişen burun tıkanıklığının sonucu olarak tekrarlayan sinüzit ve orta kulakta sıvı birikmesi sık görülen durumlardır. Sinüzit, viral bir üst solunum yolu enfeksiyonunun, yani soğuk algınlığı veya nezlenin normalde geçmesi gereken 1 hafta - 10 günden uzun sürmesi, özellikle sabah kalkıldığında artış gösteren balgamlı öksürükler, sarı burun akıntısı, burun tıkanıklığı belirtilerinin görülmesi ile tanınır. Orta kulakta sıvı birikmesi ise ateş ve kulak ağrısı ile gelebileceği gibi sadece belli belirsiz bir duyma kaybı ile de kendini gösterebilir. Sözü edilen birinci durumda orta kulakta iltihaplı bir sıvı birikimi söz konusu iken, ikinci durumda ise iltihapsız bir sıvı birikimi vardır. Her iki durumda da duyma kaybının kalıcı olmaması için mutlak olarak altta yatan allerjinin tedavi edilmesi gerekmektedir.



"Allerjik Nezle" nasıl tanınır?

Allerjik nezlede tanı hastanın hikayesi ve destekleyici laboratuar testleri ile konur. Burun tıkanıklığı, akıntısı, kaşıntısı, hapşırık ve göz yaşarması belirtilerinin haftanın çoğu gününde görülmesi halinin varlığı; bununla beraber allerji deri testinde duyarlılığın olduğu bir maddenin saptanması ve sümüğün incelenmesinde allerjik hücrelerin tespiti tanı koydurmaktadır.



"Allerjik Nezle"nin tedavisi nasıldır?

Allerjik nezlede birinci basamak tedavi allerjinin saptandığı maddeden bireyin uzak tutulmasıdır. İkinci basamakta ise ilaç tedavisi gelir. Bu tedavi ağızdan allerji şurup / hapları ile veya burun spreyleri ile sağlanabilir. Tedavi her hasta için farklılık göstermektedir. Çevre önlemleri ve ilaç tedavisinden yeterli yanıt alınamayan vakalarda dilaltı damla şeklinde aşı tedavisi uygulanabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.geveze.tk
ZeRNaDo
xXxCLaSeSxXx
xXxCLaSeSxXx
ZeRNaDo


Erkek
Mesaj Sayısı : 254
Yaş : 100
Meslek : İ.K.M
Lakap : Fatih E. BİNBUĞA
Kayıt tarihi : 13/07/07

Character sheet
Geveze Oyunlar:
Çocuk Hastalıkları Left_bar_bleue0/0Çocuk Hastalıkları Empty_bar_bleue  (0/0)

Çocuk Hastalıkları Empty
MesajKonu: Geri: Çocuk Hastalıkları   Çocuk Hastalıkları EmptyPaz Ağus. 19, 2007 6:31 pm

ADDİSON HASTALIĞI:BÖBREKÜSTÜ BEZİ YETERSİZLİĞİ



TEMEL BİLGİLER

TANIMLAMA

Böbreküstü bezinin primer hastalığına bağlı yetersiz çalışması surumudur.Böbrek üstü bezinin tamamının veya bir kısmının hasarı nedeniyle oluşur. % 80 vakada bağışıklık sisteminde bozukluk ana sebeptir. Tüberküloz ikinci sıradadır. AİDS, son yıllarda artan nedenlerdendir
• Sürrenal krizi- Böbrek üstü bezini yetmezliğinin ani ve şiddetle gelişmesi sonucu oluşan ciddi bir taplodur.
• Genetik: Genetik geçiş ispatlanmıştır.
• Yaş: Her yaşta görülebilir
• Cinsiyet: Kadınlarda daha fazladır

BELİRTİ VE BULGULAR
• Kuvvetsizlik
• Yorgunluk
• Kilo kaybı
• Tansiyon düşmesi
• Deride koyulaşma
• Zayıflama
• Kusma
• İshal
• Soğuğa toleransın azalması

NEDENLERİ
•Bağışıklık sisteminde bozumaya bağlı böbrek üstü yetmezliği
•Sebebi bilinmeyen böbrek üstü bezi yetersiz büyümesi
• Mantar hastalığı (histoplazmoz. blastomikozis)
• Sarkoidoz hastalığıının böbrek üstü bezine sirayet etmesi
• Böbrek üstü bezi içine kanama
• Hemokromatozis hastalığı
• Ameliyatla her iki böbrek üstü bezinin alınması.
• Böbrek üstü bezi tümörleri
• Bazı hastalıklara(Tüberküloz Sarkoidoz vs) bağlı böbrek üstü bezinine protein tabiatında madde birikmesi (Amiloidoz)
•AİDS

RİSK FAKTÖRLERİ
• Bağısıklık sisteminde bozukluğa bağlı Böbrek üstü yetmezliğinde aile hikayesi vardır
• Uzun süre steroid kullanımı, ciddi infeksiyon, travma veya cerrahi işlemler sonrası

TANI

LABORATUAR
• Düşük serum sodyumu (130 mEq/ L'den az)
• Yüksek serum potasyumu (5 mEq/l_'den fazla)
• BUN yükselir
• Kortizol düşer, renin yükselir
• ACTH seviyesi yükselir
• Orta derecede nötropeni

ÖZEL TESTLER
• Cosyntropin adlı madde 0,25 mg damardan injekte edilir.Enjeksiyondan önce ve sonra kortizol seviyesi ölçülür. Addison hastalığında düşük veya normal bulunur.

GÖRÜNTÜLEME
• Batın bilgisayarlı tomografisimde böbrek üstü bezlerinde anormal büyüklük veya küçüklük.
• Batın grafisinde böbrek üstü bezinin olduğu bölgede kireçlenme odakları.
• Göğüs grafisi: kalp konturlarının küçülmesi


TEDAVİ
• Ayaktan tedavi hafi veya orta vakalrda yapılır
• Adrenal krizde hastaneye yatırmak şarttır.

GENEL ÖNLEMLER
. Adrenal yetmezliği, glukokortikoid ve mineralokortikoid ile tedavi edilir

AKTİVİTE
Tolore edebildiği kadar

DİYET
Sodyumve Potasyum dengesi sağlayacak diyet önerilir.

TERCİH EDİLEN İLAÇLAR

• Hidrokortizon Fludrokortizon Prednisone gibi kortizon preparatları kullanılır.
• Karaciğer hastalığı olanlarda doz azaltılır.
• Kullanılan doz yavaş yavaş azaltılır

ÖNLEM / KAÇINMA
• Addison hastalığının önlemi bilinmemektedir.

BEKLENEN GELİŞME VE PROGNOZ
• Uygun tedavide sonuçlar iyidir
• Aktuf tüberküloz ve mantar infeksiyonlarında ilaç tedavisi gerekir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.geveze.tk
ZeRNaDo
xXxCLaSeSxXx
xXxCLaSeSxXx
ZeRNaDo


Erkek
Mesaj Sayısı : 254
Yaş : 100
Meslek : İ.K.M
Lakap : Fatih E. BİNBUĞA
Kayıt tarihi : 13/07/07

Character sheet
Geveze Oyunlar:
Çocuk Hastalıkları Left_bar_bleue0/0Çocuk Hastalıkları Empty_bar_bleue  (0/0)

Çocuk Hastalıkları Empty
MesajKonu: Geri: Çocuk Hastalıkları   Çocuk Hastalıkları EmptyPaz Ağus. 19, 2007 6:31 pm

AKROMEGALİ: KONTROLSÜZ BÜYÜME HASTALIĞI



TANIM
Akromegali, hipofiz bezinin aşırı büyüme hormonu salgılaması sonucunda oluşan bir hastalıktır. Ergenlik öncesinde ortaya çıkışı oldukça nadirdir ve bu durumda hastalığa jigantizm (devlik) ismi verilir. Çoğunlukla 30-60 yaş arasındaki erişkinlerde görülür. Hastalık erkeklerde ve kadınlarda eşit oranda görülür. Büyüme hormonu aşırı salgısı sonucu yüz görüntüsü değişir, kabalaşır, hastalar baş ağrısı, terleme, el-ayaklarda büyüme ve yorgunluktan şikayet ederler. Fazla salgılanan büyüme hormonu; kalp, solunum sistemi, hormonal sistem başta olmak üzere pek çok organı etkiler ve ölüm riskini 2-4 kat arttırır.
AKROMEGALİ SEBEPLERİ:
Hastaların % 90'ında sebep hipofiz bezindeki tümördür. Hipofiz bezi beyin tabanında bulunan, büyüme-gelişme, üreme ve metabolizma ile ilgili hayati hormonların salındığı ufak bir bezdir. Büyüme hormonu da hipofiz bezinden salınan ve isiminden de anlaşılacağı üzere büyümeyi sağlayan bir hormondur. Akromegaliye sebep olan tümörler çevredeki sağlam beyin dokusuna baskı yaparak baş ağrısı ve görme bozukluklarına neden olurlar.

AKROMEGALİ TEŞHİSİ:
Akromegali bulgularının çok yavaş ilerlemesi nedeniyle tanı hastalık başladıktan yıllar sonra konulmaktadır. Şüphenilen durumlarda; büyüme hormonunun vücutta etkisini gerçekleştiren, insülin benzeri büyüme faktörlerinin düzeyi, şeker yükleme sırasında büyüme hormonu, prolaktin ve diğer hipofiz bezi hormonlarının tayini yapılır. Hastanın eski fotoğraflarının yenileriyle karşılaştırılması da tanıyı destekler.Akromegaliye sebep olan tümör çok yavaş büyüdüğü için şikayetler uzun zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar. Sık karşılaşılan yakınmalar aşağıdaki gibidir:

- Ellerde ve ayaklarda büyüme, ayakkabı
numarasında artış,
- Yüzüklerin parmağa dar gelmesi
- Yüz hatlarında kabalaşma, çenenin uzaması
- Ciltte kalınlaşma ve / veya esmerleşme,Terlemede artma
- Seste kalınlaşma
- Dil, dudaklar, burunda büyüme
- Eklem ağrısı
- Genişlemiş kalp
- Diğer organların büyümesi
- Kollarda ve bacaklarda yorgunluk
- Horlama
- Yorgunluk ? halsizlik
- Baş ağrısı
- Görmede daralma
- Kadınlarda adet bozuklukları
- Kadınlara göğüsten süt gelmesi
- Erkeklerde iktidarsızlık

AKROMEGALİ TEDAVİSİ:
Tedavinin amacı artmış olan büyüme hormonu seviyelerini normale indirmek, büyüyen tümörün sebep olduğu baskıyı ortadan kaldırmak, normal hipofiz fonksiyonlarının devamının sağlanması ve hastanın şikayetlerinin giderilmesidir. Tedavi seçenekleri cerrahi ile tümörün çıkarılması, ilaç tedavisi ve radyoterapidir. Hastalık tedavisiz bırakıldığında, diabetes mellitus, yüksek tansiyona sebep olmakta, hastaların kardiovasküler hastalıklardan ve çeşitli kanserlerden ölümleri, kendi yaş grupları ile karşılaştırıldığında artmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.geveze.tk
ZeRNaDo
xXxCLaSeSxXx
xXxCLaSeSxXx
ZeRNaDo


Erkek
Mesaj Sayısı : 254
Yaş : 100
Meslek : İ.K.M
Lakap : Fatih E. BİNBUĞA
Kayıt tarihi : 13/07/07

Character sheet
Geveze Oyunlar:
Çocuk Hastalıkları Left_bar_bleue0/0Çocuk Hastalıkları Empty_bar_bleue  (0/0)

Çocuk Hastalıkları Empty
MesajKonu: Geri: Çocuk Hastalıkları   Çocuk Hastalıkları EmptyPaz Ağus. 19, 2007 6:31 pm

ALDOSTERON FAZLALIĞI.(HİPERALDESTORİZM, CONN SENDROMU)



TEMEL BİLGİLER
TANIMLAMA
Böbreküstü bezinde(Sürrenal) üretilen bir hormon olan Aldosteron salgısının artması, Böbreklerde üretilen renin adı verilen maddenin düşüklüğü , Potasyum düşüklüğü , sistemik tansiyon yükselmesi ile karakterize olan nadir bir hastalıktır.

NEDENLERİ
• En sık görülen (% 60) neden tek taraflı böbrek üstü bezin tümörleri olup,Tek taraflı böbrek üstü bezinin çıkarılması ile tedavi sağlanır.
• Sebebi bilinmeyen aldesteron fazlalığı (IHA).% 35 oranında görülür. Bu hastalar Cerrahi tedaviden fayda görmezler .Bazen hayat boyu devam eden ilaçla tedavi yapılması gerekebilir.

Yaş:
Genellikle 30 ve 60 yaş arasında görülür.

Cinsiyet:
kadınlarda erkeklere göre % 40 daha fazladır

BELİRTİ VE BULGULAR
• Hastaların çoğunda herhangi bir şikayet olmaz.
• Potasyum düşüklüğüne bağlı kas güçsüzlüğü, kramplar,baş dönmesi,görme bozuklukları,baş ağrısı,bazen bulantı ve kusma,çarpıntı, çok su içme , çok idrara gitme olur.
• Ayaklarda şişme ( Ödem)
• Tansiyon yükselmesi
• Kan şeker seviyelerinde yükselme
• Ultrasonda böbrekde görülen basit kistler, Conn hastalarında daha fazla görülür.


GÖRÜNTÜLEME
•Böbreküstü bezinin bilgisayarlı Tomografisi ve MR 5 mm'lik kesitlerle taranarak tömörün varlığı gösterilmeye çalışılır.

TEDAVİ

GENEL ÖNLEMLER
• Tek taralı böbreküstü bezinin selim tümörüne bağlı tablolarda tedavi kesinlikle cerrahidir.
• Düşük sodyum diyeti verilir(Tuz kısıtlaması)
• Hasta İdeal vücut ağırlığına indirilir.
• Sigara yasaklanır.
• Potasyum kısıtlanır.
• Tansiyon düşürücü ajanlar kullanılır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.geveze.tk
ZeRNaDo
xXxCLaSeSxXx
xXxCLaSeSxXx
ZeRNaDo


Erkek
Mesaj Sayısı : 254
Yaş : 100
Meslek : İ.K.M
Lakap : Fatih E. BİNBUĞA
Kayıt tarihi : 13/07/07

Character sheet
Geveze Oyunlar:
Çocuk Hastalıkları Left_bar_bleue0/0Çocuk Hastalıkları Empty_bar_bleue  (0/0)

Çocuk Hastalıkları Empty
MesajKonu: Geri: Çocuk Hastalıkları   Çocuk Hastalıkları EmptyPaz Ağus. 19, 2007 6:31 pm

ANAFLAKSİ: ALLERJİK ŞOK



TANIM:
Alerjinin en korkulan, en ağır ve tehlikeli şekli olan anaflaksi, vücudun tümünü ilgilendiren yaygın alerjik reaksiyonlara bağlı olarak gelişir. Anaflaksi, alerjik şok ismiyle de bilinir; erken tanınıp acil olarak tedavi edilmediğinde kişiyi şok ya da ölüme kadar ???ürebilir. Gazetelerde okuduğumuz ‘Penisilin iğnesi yapıldı, yaşamını yitirdi’ veya ‘Arı sokmasından öldü...’ gibi olayların nedeni hep anaflaksidir. Ülkemizde her yıl ortalama olarak 100 kişinin anaflaksiden dolayı yaşamlarını yitirdikleri söylenebilir.

ANAFLAKSİNİN SEBEPLERİ:
Anaflaksiye sebep olabilen pek çok madde vardır:

İlaçlar (penisilin, sefalosporin ve diğer antibiyotikler; aspirin, ağrı kesici ve romatizma ilaçları, lokal anestezikler, röntgen çekilirken kullanılan kontrast maddeler...)

Serumlar ve aşılar

Kan ve kan ürünleri

Yiyecekler (Yumurta, süt, domates, fıstık, deniz ürünleri...)

Yiyeceklere konan katkı maddeleri

Bozulmayı önleyici maddeler (Sülfitler)

Renklendiriciler (Tartrazin)

Tat vericiler (Glutamat)

Fiziksel etkenler: Egzersiz, soğuk

Çeşitli maddeler: Lateks, sperm


ANAFLAKSİNİN BELİRTİLERİ:
Anaflaksi, kişinin duyarlılığına ve alınan alerjenin miktarına göre değişik tablolara neden olur. Başta deri, alt ve üst solunum yolları, dolaşım ve sindirim sistemi olmak üzere pek çok organ sistemine ait belirtiler ortaya çıkar.
Anaflaksi, çok ani olarak ortaya çıkan bir durum olduğu için sadece doktorlar tarafından değil, herkesçe bilinmesi, tanınması ve ilk acil müdahalenin hemen yapılması, hastanın yaşamının kurtarılması bakımından çok önemlidir. Alerjenin alım yolu ve vücuda giriş hızı da anaflaksinin ağırlığını belirleyen önemli faktörlerdir. Mesela, penisilin iğnesi penisilin hapına göre çok daha ağır bir anaflaksiye yol açar!
Anaflaksi belirtileri, alerjenle karşılaşıldıktan hemen birkaç dakika sonra başlar, 15-20 dakikada zirveye çıkar ve 1 saat içinde de azalmaya yüz tutar. Anaflaksi, bazı kişilerde belirtiler tamamen kaybolduktan 8-24 saat sonra tekrarlayabilir. Bu nedenle, anaflaksi saptanan bir kişinin en azından 24 saat süreyle hekim gözetimi altında kalması gerekir.

ANAFAKSİNİN GELİŞİMİ VE TEHLİKE SİNYALLERİ:
Anaflakside, solunum ve dolaşım sistemini ilgilendiren belirtiler ciddi bir krizin işaretleridir.
Solunum sistemi belirtileri: Burunla ilgili olarak kaşıntı, su gibi akıntı, hapşırma, burun tıkanıklığı... gibi belirtiler vardır. Ses tellerinin şişmesi (gırtlak ödemi), ses kısıklığı ve konuşma güçlüğü yaratabileceği gibi, bu darlığın çok fazla olması nefes alıp vermeyi güçleştirir, hatta tamamen imkansız kılar ve ölüme neden olur.
Bazı hastalarda ise astımlılarda olduğu gibi inatçı öksürük, hırıltılı solunum ve nefes darlığı gelişir.Dolaşım sistemi belirtileri: Çarpıntı, düzensiz ve hızlı kalp atışları, göğüs ağrısı, baş dönmesi.. vardır. Kan basıncının düşmeye başlaması ciddi bir anaflaksinin habercisidir. Yaşlı hastalar kalp krizi de geçirebilirler.
Sindirim sistemi belirtileri: Karında kramp tarzında ağrılar, bulantı, kusma, karında şişkinlik ve gerginlik, ishal ortaya çıkar.
Diğer belirtiler: Bu sistemlere ait belirtilerden başka birçok hastada, terleme, idrar kaçırma, baş ağrısı, şuur bozukluğu, halüsinasyon.. görülür.
Anaflakside ölüm: Anaflakside ölüm nedeni gırtlak ödemi veya inatçı tansiyon düşüklüğü veya kalp krizidir.

ANAFLAKSİ TEDAVİSİ:

Anaflaksi çok acil bir durumdur. Kişiye hemen girişimde bulunulmadığı zaman kısa zamanda ölüme sebep olabilir. Bu sebeple, anaflaksi belirtileri saptanır saptanmaz bir taraftan en yakın hekim veya hastaneye ulaşılmaya çalışılırken, diğer taraftan yapılması gereken bazı işlemler vardır.

Alerjenin vücuda girdiği yer belli ise (Arı sokmasında olduğu gibi!), o bölgeye hemen turnike yapılarak zehirin kana karışması engellenir. Varsa, arının iğnesi çıkartılır.

Kişi sırtüstü yatırılır ve bacakları yukarı kaldırılır. Bu sayede beyin ve kalp gibi önemli organlara daha fazla kan gitmesi sağlanır.

Hasta sıcak tutulur.

Mümkünse oksijen verilir.

Anaflakside yaşam kurtarıcı ilaç ADRENALİN’dir. 1:1000’lik adrenalin, 0,3-0,5 ml dozunda 20 dakika arayla cilt altına zerk edilir.

Anaflaksi tedavisinde yararlanılan diğer ilaçlar kortizon ve antihistaminikler’dir. Astım krizi belirtileri olan hastalara bronş spazmını azaltan nefes açıcı ilaçlar da verilmelidir.

Kan basıncı düşük olan hastalara hem kan basıncını yükselten ilaçlar (vazopressörler) hem de damar yoluyla sıvı uygulanır.

Gırtlak ödemi nedeniyle asfiksi (boğulma) belirtileri gösteren hastalara nefes alabilmeleri için acil trakeostomi (ana nefes borusuna dışarıdan delik açılması) gerekir.


ANAFLAKSİDEN KORUNMA:

Daha önce anaflaksi geçirmiş olanlar, durumlarını bildiren bir kart veya künye taşımalıdırlar.

Anaflaksi nedeniyle ölüm tehlikesi atlatanların yanlarında sürekli olarak adrenalin bulundurmaları gerekir. Bu kişilere adrenalini hangi durumda, nasıl uygulayacakları da öğretilmelidir.

Anaflaksiye neden olan etkenlerden (ilaç, yiyecek...) uzak kalınmalıdır.

Anaflaksi tanımlayan hastalara iğne şeklindeki ilaçlardan çok hap veya şurup verilmelidir.

Anaflaksi tanımlayan hastalara ß-bloker sınıfı ilaçlar verilmemelidir.

En azından 24 saat süreyle hekim gözetimi altında kalması gerekir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.geveze.tk
ZeRNaDo
xXxCLaSeSxXx
xXxCLaSeSxXx
ZeRNaDo


Erkek
Mesaj Sayısı : 254
Yaş : 100
Meslek : İ.K.M
Lakap : Fatih E. BİNBUĞA
Kayıt tarihi : 13/07/07

Character sheet
Geveze Oyunlar:
Çocuk Hastalıkları Left_bar_bleue0/0Çocuk Hastalıkları Empty_bar_bleue  (0/0)

Çocuk Hastalıkları Empty
MesajKonu: Geri: Çocuk Hastalıkları   Çocuk Hastalıkları EmptyPaz Ağus. 19, 2007 6:32 pm

AKUT BRONŞİT



Tanım :
Akut bronşit bronş adı verilen büyük solunum yollarında virus, bakteri ve mantarlar tarafından oluşturulan akut bir iltihabi hastalığıdır. Ayrıca asidik ve alkali maddelerin solunması ile de iltihabi olmayan akut bronşit tablosu da gerçekleşebilir.

Etkenler :
Akut bronşit yapan nedenlerin başında solunum yolları virusları yer almaktadır. Akut bronşit vakalarının ekserisi İnfluenza, Parainfluenza, Coryza (nezle) virusu, Adenoviruslar ve Respiratory syncytial viruslarla meydana gelir.

Bakterilerle meydana gelen akut bronşit nispeten daha seyrektir. Akut bronşite sebep olan bakterilerin başında Hemophilus influenza, Pnömokoklar, Streptokoklar, ve Stafilokoklar gelmektedir.

Nadiren Candida ve Aspergillosa türü mantarlar da akut bronşite neden olabilirler.

Şikayetler :

Genellikle hastalık burun ve boğaz enfeksiyonu şeklinde başlar. Bazen de üst solunum yollarına ait herhangi bir şikayet olmaksızın akut bronşit tablosu kendini gösterebilir.

Hastalığın başlangıcında sık tekrarlayan ve kuru bir öksürük vardır. Birkaç gün sonra öksürükle beraber balgam çıkarma şikayeti de olaya dahil olur. Önceleri normal vasıflarda olan balgam, bir süre sonra iltihaplı bir özellik kazanır.

Bazı vakalarda yüksek ateş, halsizlik, kırgınlık şikayetleri de görülebilir. Bir kısım hastada büyük hava yollarının tahrişine bağlı olarak gelişen göğüs ağrısı da bulunabilir.

Fizik Bulgular :
Fizik muayene bulguları normal olabilir. Solunum yollarının ödem ve koyu balgam ile tıkanmış olduğu durumlarda ronküs denilen anormal sesler duyulabilir. Bronşlarda yumuşak balgam varsa ral adı verilen anormal solunum sesleri duyulabilir. Raller genellikle her iki akciğer sahasında yaygın olarak duyulursa da bazı sahalarda daha az, bazı sahalarda daha belirgin olabilir.

Tanı :
Akut bronşitte solunum yollarının tutulması ve akciğer dokusunun normal olması nedeniyle akciğer grafisi normal olarak bulunabilir. Bazı vakalarda akciğer dokusu da iltihaptan etkilenebilir ve akciğer grafisinde solunum yolları ve damarsal yapılarda belirginleşmeler izlenebilir.

Bakterilerin neden olduğu akut bronşitte kanda beyaz küre hücrelerinin sayısında ve kan çökme hızında artış görülebilir. Balgam tetkiklerinde etken bakteri ya da mantar üretilebilir, virusların tespit edilmesi zordur.

Akut bronşit tanısı hastanın şikayetleri, muayene bulguları ve laboratuar tetkikleri bir arada değerlendirilerek konulur.


Tedavi :
Hastanın odası sıcak ve nemli olmalıdır. Ateşsiz ve hafif seyirli akut bronşitlerde antibiyotik tedavisi gerekli değildir. Küçük çocukların, yaşlıların, kalp hastalarının, amfizem ve kronik bronşitli hastaların akut bronşitlerinde antibiyotik kullanılmalıdır. Yüksek ateşle seyreden olgularda mutlaka antibiyotik verilmelidir.

Ateş ve ağrısı olan hastalarda tedaviye ağrı kesici-ateş düşürücü ilaçlar eklenmelidir. Balgam çıkaramayan hastalarda sürekli ve rahatsız edici kuru öksürük varsa öksürük kesici ilaçlar da başlanabilir. Hastanın balgam atması halinde balgam söktürücü ilaçlar kullanılmalıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.geveze.tk
 
Çocuk Hastalıkları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: |-™º°¨¨°º©HaYaT.YaŞaM©º°¨¨°º™-| :: ...:::SaGLıK:::...-
Buraya geçin: